Deprem bölgesinde incelemelerde bulunan akademisyenler gözlemlerini paylaştı
– Düzce Üniversitesi Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Mehmet Emin Arslan:
– “Dükkan katlarının yüksek olması, buradaki duvarların kaldırılması, dışarıdan yapılan müdahaleler, yapıdan kolon eksiltme gibi konular var. Bunlar yıkımın gelmesinin sebeplerinden”
– “Yapı tasarımının temel ilkelerine uyduğumuz zaman yıkımın ne kadar sınırlı kaldığını, bu hasarların ne kadar limit düzeyde kaldığını sahada gözlemledik”
DÜZCE (AA) – ÖMER ÜRER – Düzce Üniversitesi Deprem Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Mehmet Emin Arslan, Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından bölgedeki incelemelerine ilişkin, “Dükkan katlarının yüksek olması, buradaki duvarların kaldırılması, dışarıdan yapılan müdahaleler, yapıdan kolon eksiltme gibi konular söz konusu. Bunlar yıkımın gelmesinin sebeplerinden.” dedi.
Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli Kurul Üyesi de olan Arslan, 6 Şubat'taki depremlerin ardından Düzce, Karadeniz Teknik ve Sakarya üniversitelerinden 21 kişilik akademisyen heyetiyle bölgeye gitti.
Arslan, beraberindeki heyetle ağırlıklı olarak Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Hatay'da bir ay boyunca incelemelerde bulundu.
Doç. Dr. Arslan, AA muhabirine, bölgedeki gözlemlerinde 2018 sonrası yapılan binaların hasar almalarına rağmen ayakta kaldığını gördüklerini söyledi.
Gaziantep merkezde de yönetmeliğe uygun yapılan binaların 23 Kasım 2022'de yaşanan Düzce depreminden daha az hasar aldığının söylenebileceğini belirten Arslan, “Burada en önemli faktörlerden biri yine zemin çünkü Gaziantep'in belli bir bölümü kayalık, hasar sınırlı kalmış durumda. Pazarcık ve Elbistan tarafına gittiğimizde o bölgenin ovada yerleştiğini görüyoruz ve bölgede hasarlar çok belirgin.” diye konuştu.
Arslan, depreme dayanıklı yapı tasarımında bilinen konuların uygulanmamasından kaynaklı hasarların çok belirgin olduğunu anlatarak, şöyle devam etti:
“Bilgisiz veya eksiğimiz olan konular değil. Sadece uygulamayla alakalı reaksiyon almamamızdan kaynaklı hasarları belirledik. Dükkan katlarının yüksek olması, buradaki duvarların kaldırılması, dışarıdan yapılan müdahaleler, yapıdan kolon eksiltme gibi konular söz konusu. Bunlar yıkımın gelmesinin sebeplerinden. Çoğu yapıda geniş çıkmaların olması, yine yıkımın derecesini artırmış durumda. Yapı tasarımının temel ilkelerine uyduğumuz zaman yıkımın ne kadar sınırlı kaldığını, bu hasarların ne kadar limit düzeyde kaldığını sahada gözlemledik. Yıkılan yapılardan birçoğu 1999 öncesi yapı denetimden geçmemiş, yapıda kullanılan malzemelerin küçük ve kötü olması, yıkımın ve yaşanan can kayıplarının bu düzeyde olmasının sebeplerinden.”
– “Risk taşıyan yapıların hızlı şekilde stoktan uzaklaştırılması gerekir”
Depremde düşey ivmelerin çok yüksek olduğuna dikkati çeken Arslan, “2018'e kadar düşey ivmeleri dikkate almadan binaları yapılandırıyorduk. Yapılarımız bu bölgede çok yüksek anlamda düşey ivmelere maruz kaldı. Bazı yapılar yatay ötelenme yapmadan, düşey ivme etkisiyle basınç kırılmasıyla çöktü. Pazarcık'taki ivmeler 0,90 iken bu, zemin büyütmeleriyle beraber Hatay'a gittiğinizde 1,37'lere çıkıyor. Bunlar çok yüksek rakamlar. İnşaat mühendisleri olarak projede boyutlandırmada dikkate aldığımız değerlerin çok üzerinde. Yapıların burada kullanım dışı kalması beklediğimiz bir şey ama istemediğimiz bir şey, yapıların toptan göçmesi ve can kaybının olması.” ifadelerini kullandı.
Arslan, çok büyük ve yaygın bir afet yaşandığına işaret ederek, “Çok büyük can ve mal kayıplarımız var. Bunun önüne geçmenin tek yolu bilim. Bilime güvenerek kontrollü şekilde denetim mekanizmasının çalıştığı uygun yere yapılacak yapılara ihtiyacımız var. Mevcut yapıların hızlı şekilde yenilenmesi, risk taşıyan yapıların hızlı şekilde stoktan uzaklaştırılması gerekir.” değerlendirmesinde bulundu.
Muhabir: Esra Altınmakas