Filistinliler için Boykot, Tecrit ve Yaptırım hareketi, dünyayı boykotla İsrail’e karşı durmaya çağırıyor
– Filistinliler için Boykot, Tecrit ve Yaptırım hareketinin (BDS) kurucularından Omar Barghouti:
– “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne dayanan BDS hareketi, İslamofobi ve antisemitizm de dahil olmak üzere her türlü ırkçılığa kategorik olarak karşı çıkmaktadır. BDS kimliği değil suç ortaklığını hedef alır”
– “BDS, Filistin’de en çok suça bulaşmış şirketlere karşı makul bir başarı şansı olduğunda stratejik boykot ve elden çıkarma çağrısında bulunur”
İSTANBUL (AA) – ENES TAHA ERSEN/ÖMER FARUK MADANOĞLU – Filistinliler için Boykot, Tecrit ve Yaptırım (BDS) hareketinin kurucularından Omar Barghouti, “Bu soykırımın bağlamı, İsrail'in Filistin'de yaşayan halka karşı 75 yıldır sürdürdüğü işgalci-sömürgeci ve apartheid rejim uygulamalarıdır. BDS hareketinin amaçladığı gibi tüm şiddeti sona erdirmek için hepimiz İsrail'in baskı sistemine ve onunla her türlü suç ortaklığına son vermeliyiz.” dedi.
Filistin asıllı insan hakları aktivisti, 2017 Gandi Barış Ödülü sahibi ve BDS'nin kurucularından Omar Barghouti, AA muhabirine, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana ayrım gözetmeksizin sivilleri hedef alan saldırılarını ve buna karşı gelişen küresel boykotu değerlendirdi.
Barghouti, Gazze'deki sivillerin 7 Ekim'den bu yana aralıksız İsrail hava saldırılarına hedef olduğunu, Filistinlilerin karadan da elektrik, su ve gıda gibi temel yaşam malzemelerine ulaşımının engellendiğini belirterek, “Birkaç gün önce Birleşmiş Milletler (BM) yetkilileri Gazze'de zamanının daraldığını söyleyerek Filistinliler için yaklaşan soykırım uyarısı yapmıştı. Günümüzde bu 'getto' içinde bilinçli olarak sıkıştırılan 2,3 milyon Filistinli için yaşama şansı tükeniyor.” değerlendirmesine bulundu.
BM Genel Sekteri Antonio Guterres'in Gazze'nin sadece bir insani kriz değil aynı zamanda “bir insanlık krizi” olduğunu ve bölgenin “çocuklar için bir mezarlığa” dönüştüğü sözlerini hatırlatan Barghouti, İsrail'in bir aydan fazla sürede 12 binden fazla Filistinliyi ve 5 binden fazla çocuğu öldürdüğünü söyledi.
Barghouti, İsrail'in bölgeye yaptığı hava saldırılarında kullanılan mühimmatın güç değerinin, İkinci Dünya Savaşı'nda Japonya'yı vuran atom bombasına eş değer, hatta daha fazla olabileceğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“İsrail'in son birkaç haftadır Gazze'de işlediği savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar arasında ayrım gözetmeyen bombalamaları, etnik temizlik, insani yardımın reddedilmesi ve sivillere karşı yasa dışı, kasıtlı olarak silah ve beyaz fosfor kullanımı yer alıyor. Oxfam ve Filistinli insan hakları örgütlerinin belirttiği gibi zorla yerinden edilme, su, yiyecek, ilaç ve yakıtın kesilmesi ve açlığın bir savaş silahı olarak kullanılması da bu savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlar arasında.”
– “BDS kimliği değil suç ortaklığını hedef alır”
BDS'nin, İsrail'in işgalci politikaları nedeniyle göç etmek zorunda kalan Filistinlilerin oluşturduğu barışçıl inisiyatif olarak 2005'te faaliyete geçtiğini kaydeden Barghouti, “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'ne dayanan BDS hareketi, İslamofobi ve antisemitizm de dahil olmak üzere her türlü ırkçılığa kategorik olarak karşı çıkmaktadır. BDS kimliği değil suç ortaklığını hedef alır.” diye konuştu.
Barghouti, BDS'nin son 18 yılda sendikalar, çiftçi koalisyonları, ırksal, sosyal ve iklim adaleti hareketlerinin yanı sıra milyonlarca kişiyi temsil eden küresel bir destek kazandığına işaret ederek, “BDS, büyük devlet fonlarının, ABD'deki kiliselerin, İsrail'in suç ortağı şirketlerden ve İsrail bankalarıyla ilişkisini kesme kararlarında kilit rol oynamıştır. BDS, Filistin'de en çok suça bulaşmış şirketlere karşı makul bir başarı şansı olduğunda stratejik boykot ve elden çıkarma çağrısında bulunur.” şeklinde konuştu.
İsrail'deki apartheid rejimi açıkça destekleyen ve Gazze'deki katliama destek olan firmalara karşı küresel boykot hareketinin etkinliğine değinen Barghouti, şunları kaydetti:
“Küresel boykot ve elden çıkarma kampanyalarımız arasında bazı İsrail'i ve işgal politikalarını destekleyen küresel markalar yer alıyor. Girişimimizin çalışmalarıyla büyük şirketleri apartheid İsrail pazarından çekilmeye zorladı. Bugün, özellikle Arap dünyasında, Endonezya'dan Türkiye'ye, Fas'tan Irak'a kadar Müslümanların çoğunlukta olduğu ülkelerde tabandan gelen birçok spontane boykot kampanyası yapılıyor.”
– “İsrail ürünlerine karşı boykot hareketi karşılık bulmaya başladı”
Barghouti, küresel boykot girişimine öncülük eden BDS girişiminin yanı sıra İsrail'in 7 Ekim'de başlayan saldırıları sonrasında dünya genelinde bilinç oluşmaya başladığını aktararak, milyonlarca kişinin bireysel boykot listeleriyle İsrail ordusuna destek veren şirketlerden alışveriş yapmayı bıraktıklarını dile getirdi.
Dünyanın pek çok ülkesinde İsrail ürünlerine karşı boykot hareketinin karşılık bulmaya başladığına vurgu yapan Barghouti, şu ifadeleri kullandı:
“Filistinliler, Bolivya ve Belize'nin yaptığı gibi tüm devletleri İsrail ile diplomatik ilişkilerini kesmeye, Güney Afrika ve Kolombiya'nın onayladığı gibi kapsamlı askeri ambargo uygulamaya, Batı'nın egemenliğindeki önyargılı Uluslararası Ceza Mahkemesinde devam eden soykırıma karışan İsrailli liderler hakkında derhal tutuklama emri çıkarması için baskı yapmaya çağırıyor.”
Barghouti, İsrail'e karşı boykot hareketinin yalnızca Filistinlilerin değil, tüm dünyanın adalet düzeninin değişmesine katkı sağlayacağını belirterek, şunları dile getirdi:
“İsrail'in baskı rejimindeki uluslararası suç ortaklığına son vermek sadece Filistinlilerin kurtuluşu için verilen mücadeleye hizmet etmeyecektir. Aynı zamanda ırksal, ekonomik, sosyal, toplumsal cinsiyet ve iklim adaleti için verilen küresel mücadelelere de hizmet edecektir. Ne de olsa İsrail, Batı'da çoğu antisemitist olan aşırı sağcı grupların ve Hindistan'dan Myanmar'a, Birleşik Arap Emirlikleri'nden çeşitli Afrika ülkelerine kadar despot rejimlerin kilit ortağıdır.”
Bölgede akan kanın siyasi olduğu kadar ekonomik sorumluları da olduğunun altını çizen Barghouti, sözlerini, “Bu soykırımın bağlamı, İsrail'in Filistin'de yaşayan halka karşı 75 yıldır sürdürdüğü yerleşimci-sömürgeci ve apartheid rejim uygulamalarıdır. BDS hareketinin amaçladığı gibi tüm şiddeti sona erdirmek için hepimiz İsrail'in baskı sistemine ve onunla her türlü suç ortaklığına son vermeliyiz.” şeklinde tamamladı.
Muhabir: Berin Alpaslan Gökçe