Dolar 32,6146
Euro 35,3119
Altın 2.474,86
BİST 10.872,56
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Samsun 27°C
Hafif Yağmurlu
Samsun
27°C
Hafif Yağmurlu
Cts 29°C
Paz 30°C
Pts 30°C
Sal 30°C

Rahim ağzı kanserinde erken teşhis ve tedavi çok önemli

İSTANBUL (AA) – Medicana International İstanbul Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Petek Balkanlı, “Pap smear …

Rahim ağzı kanserinde erken teşhis ve tedavi çok önemli
4 Şubat 2022 14:31
399
A+
A-

İSTANBUL (AA) – Medicana International İstanbul Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Jinekolojik Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Petek Balkanlı, “Pap smear incelemesinin yaygınlaşması ile rahim ağzı kanserinin görülme sıklığı azalmıştır. Anormal hücre büyümesi genellikle 25-35 yaşları arasında başlar. Erken dönemde teşhis edilebilen vakaların yüzde 95'inden fazlası iyileşebildiğinden erken teşhis ve tedavi çok önemlidir.” ifadelerini kullandı.

Medicana'dan yapılan açıklamada görüşlerine yer verilen Balkanlı, 4 Şubat Dünya Kanser Günü kapsamında, rahim ağzı kanserleri, tanı ve tedavisi hakkında bilgi verdi.

Pap smear incelemesinin yaygınlaşması ile rahim ağzı kanserinin görülme sıklığının azaldığını bildiren Balkanlı, anormal hücre büyümesinin genellikle 25-35 yaşları arasında başladığını aktardı.

Balkanlı, bu hücrelerin öncül kanser hücresi olarak değerlendirildiğini belirterek, şunları kaydetti:

“Zamanla bu hücreler kanser hücrelerine dönüşerek rahim ağzının dış kısmında sınırları belli bir kanser oluşturur. Bu durum tedavi edilmediğinde rahim ağzının diğer katlarına ve diğer organlara yayılır. Erken dönemde teşhis edilebilen vakaların yüzde 95'inden fazlası iyileşebildiğinden erken teşhis ve tedavi çok önemlidir. Rahim ağızı kanserinin gelişimi için güçlü risk faktörleri, erken yaşlarda cinsel ilişki, erken yaşta cinsel temasın başlaması, düşük sosyoekonomik düzey, sigara, genital papilomavirus enfeksiyonu (HPV) ya da diğer cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CBH) olarak sayılabilir. HPV enfeksiyonunu almış olan kadınların ise rahim ağzı kanseri yönünden düzenli kontrollerinin yapılması gerekmektedir.

Rahim ağızı kanserinin erken evrelerinde hiçbir hastada hiçbir rahatsızlık, bulgu görülmeyebilir. Kanseri erken dönemde teşhis edebilmek için yıllık rutin Pap smear testi yapılması ve jinekolojik muayene gereklidir. Doktorunuzun düzenli olarak bu hastalığın varlığına ilişkin düzenli testler yapmasının önemi de bundan kaynaklanır. Hastalığın ilerlemesi durumunda kanlı akıntı, ilişki sonrası kanama, düzensiz ve fazla kanama gibi şikayetler ortaya çıkmaya başlar. HPV enfeksiyonu almış kişilerin rahim ağzı kanseri yönünden düzenli kontrolleri yapılmalı”

– “Rahim ağzı kanserinde düzenli kontroller erken tanı için büyük önem taşımakta”

Balkanlı, rahim ağzı kanserinin ilerlemesinin bazen çok hızlı olabildiğinden, kanserin erken dönemde saptanabilmesi için tüm kadınların düzenli jinekolojik muayene ve Pap smear testi yaptırmalarının büyük önemi olduğunu aktardı.

“Hastalık bulgu vermeye başladığında çoğunlukla ilerlemiş safhadadır. Kanserin tanısı jinekolojik muayene ve alınan örneklerin patolojik incelemesi ile yapılır.” bilgisini veren Balkanlı, şu ifadeleri kullandı:

“Prekanseröz lezyonların tedavisi lezyonun derecesine, kadının yaşına ve genel sağlık durumuna göre değişir. Erken evre kanserlerin tedavisinde sadece rahim ağzı veya rahmin alınması ile başarılı sonuç elde edilirken, ilerlemiş kanserlerde büyük ameliyatlar ve bunlara ek olarak radyoterapi ve kemoterapi tedavileri gerekir.

Papsmear incelemesi temelde bir kanser tarama testidir. Papsmear testi değişim bölgesindeki hücre örneklerinin jinekolojik muayene esnasında alınıp mikroskop altında incelenmesidir. Bu bölgeden toplanan hücrelerin mikroskop altındaki yapısal özelliklerine bakarak hücrelerin normal olarak devam eden yenilenme sürecinde oldukları veya kanserleşme eğilimi gösterdikleri belirlenebilmekte ve başlamış bir kanser durumunda kanser hücrelerin kendisi gözlenebilmektedir.

Rahim ağzı kanseri ve özellikle de ileri evre kanser şifa ile sonuçlanma olasılığı düşük, kanser öncüsü lezyon aşamasında veya çok erken evre kanser aşamasında yakalandığında şifa ile sonuçlanma olasılığı oldukça yüksek bir hastalıktır. Pap smear kanser öncüsü lezyonları yakalayabilen bir inceleme olarak bu konuda insanoğluna büyük yararlar sağlamaya devam etmektedir. Böyle etkili bir kanser tarama testi mevcut olmasına karşın ülkemizde kadınlarımızın çoğu bu yöntemi bilmemekte veya göz ardı etmektedirler. Ülkemizde rahim ağzı kanserine yakalanan kadınların sorgulamasında yüzde 80'inden fazlasında bu testin hiçbir zaman yapılmadığı veya düzenli olarak yapılmadığı ortaya çıkmaktadır.”

– “Rahim ağzı bölgesine yerleşen virüsün dokuda kanser oluşturması için geçen zaman 6-10 yıl olarak bildirilmekte”

Balkanlı, cinsel yönden aktif hale gelen her kadının yıllık jinekolojik muayeneler için başvurması ve bu esnada pap smear kontrollerini yaptırması uyarısında bulunarak, üç normal pap smear sonrası, sıklığının iki yılda bire indirilebileceğini, yıllık jinekolojik muayenelerin ise ömür boyu sürdürülmesi gerektiğini aktardı.

Balkanlı, şu bilgileri verdi:

“Kliniğimizde smear testinde anormal hücre görülen hastalarımızda temel amacımız bu hücre anomaliliğine neden olan rahim ağzındaki bölgeyi kolposkop dediğimiz bir tür mikroskopla bularak doku örneği almaktır. Bu işleme biyopsi denir ve anormal hücrelerin kanserli olup olmadığını kesin olarak anlamanın tek yoludur. HPV ile bulaş olduktan sonra rahim ağzı bölgesine yerleşen virüsün dokuda kanser oluşturması için geçen zaman 6-10 yıl olarak bildirilmektedir.

Düşük dereceli lezyonların çok büyük kısmında gerilediğini, 1 yıl içinde vücudun virüsü etkisizleştirdiğini biliyoruz. Düşük dereceli kanser öncesi lezyonu olan olguları izlemek yeterli olabilir, çünkü bu olguların çok önemli bir kısmı kendiliğinde iyileşmektedir. Ancak bu olgularda lezyon 1 yıl sebat ederse tedavi kararı alabiliriz. Yüksek dereceli kanser öncesi lezyonu olan olguları tedavi ediyoruz. Tedavide amacımız lezyonlu bölgeyi yok etmektir.”

Muhabir: Cevat Kışlalı

YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.