ÇİFTÇİ , GIDAMIZ VE GELECEĞİMİZ
Ülkemizde izlenen özellikle 1980 yılında başlayan neo liberal tarım ve hayvancılık politikaları, bir zamanların ‘’ gıdada kendi kendine yeten nadir ülkelerden’’ biri iken ,bugün gıda da dahi maalesef gıda dışalımı yapan ülkelerden biri konumuna geldik.
2003 yılında 2 milyon 750 bin çiftçi ÇKS (çiftçi kayıt sistemi) kayıtlı iken ,bugün bu rakam iki milyonun altına gerilemiş olup , yaş ortalaması olarakta elli yaşlarına tekabül etmektedir.
Gıdada tüm dünya ülkeleri yüksek gıda fiatları ve iklim krizi kaynaklı üretim sorunları yaşamaktadır. Gümrük vergilerinin kaldırılması, yüksek girdi maliyetlerinin oluşması,enflasyon , kuraklık ve hemen yanıbaşımızda süren savaş bu olumsuzlukların başında gelmektedir.
Gıdaya ekonomik gücün yetmesi,erişebilme, kalite ve güvenlik unsurlarını içeren gıda güvenliği endeksinde ülkemiz 2012-2020 arasında dünyada en çok kan kaybeden 7. Ülke olmuştur.
Türkiye son dokuz yılda -1,6 ile gıda güvenliği en çok azalan ülkeler arasında yer almış, onbir sıra birden inerek 47. Liğe gerilemiştir.
Maalesef ülkemiz gıda krizini kötü bir şekilde yöneterek en derin etkilenen ülkelerden biri olmuştur.
BDDK verilerine göre ise çiftçilerin banka borçları 150 milyar tl dolayındadır.
Çiftçilerimizin daha çok üretim, daha çok kazanç ve gıda güvenliği ve tedariki açısından ;
1-Çiftçi, yetiştirici ürettiğini değerinde satmalı,
2-2006 yılında çıkarılan ve çiftçiye GSMH %1 nin destek olarak belirlenen ücretlendirilmesinin verilmesi,(bu güne dek oran maalesef % 0,38 de kaldı)
3-Girdi maliyetlerinin düşürülmesi,
4-Çiftçi desteklerinin sezon öncesinden açıklanması,
5-Çiftçi borçlarının çözümlenmesi,
6-Çiftçinin tarlası, traktörü,hayvanı,ürünü haczedilmemeli,
7-Tarımsal ve hayvansal ürünlerinin dışalımı önlenmeli,
8-Tarımsal sulamaya önem verilmesi,
9-Kurumsal teşkilatların yapılandırılması ve personel politikalarının değerlendirilmesi,
Gibi önlemlerin acilen devreye sokularak ,gıda krizinde yaşayacağımız sorunları aşmalıyız.
ATATÜRK ;
‘’Kılıç ile zafer kazananlar, sabanla zafer kazananlara mağlup olmaya ve bunun sonucu, yerlerini onlara bırakmaya mecburdurlar.’’ 1923 (Atatürk’ün S.D.II, s.103)
Long living the peace