CHP SAMSUN MİLLETVEKİLİ MURAT ÇAN’IN, “SAMSUN’UN SORUNLARI” ÜZERİNE TBMM GENEL KURULU’NDA YAPTIĞI KONUŞMA
CHP SAMSUN MİLLETVEKİLİ MURAT ÇAN’IN, “SAMSUN’UN SORUNLARI” ÜZERİNE TBMM GENEL KURULU’NDA YAPTIĞI KONUŞMA
Bir şehir düşünün, hem olağanüstü imkânlara sahip olacak hem de her şeyden mahrum kalacak; Samsun ne yazık ki işte tam da böyle bir şehir. Merkezî politikalar, yerel yönetimler, bürokrasi, Samsun’daki bu tablo, hepsinin eseri. Bir şehir düşünün, daha kırk yıl önce Sosyoekonomik Gelişmişlik Endeksi’nde 17’nci sırada; katma değer üreten nitelikli istihdamda ilk 10 şehrin içinde ve çevre illerden göç alan bir şehir. Bugün aynı şehir, Sosyoekonomik Gelişmişlik Endeksi’nde 35’inci sıralarda; asgari ücretli çalışanların oranı Türkiye ortalamasının çok çok üzerinde ve göç veren bir şehir maalesef. Şimdi, bu şehir, gelişmişlik düzeyinde 35’inci sıraya kadar gerilemiş, nitelikli tarım alanlarını hızla kaybediyor, altyapı, plansız, şehirleşme, trafik kaosu, kırsal mahalleleri isyan ettiren yol ve su sorunları… Burada her bir başlığı açmaya kalksam bu konuşma sabaha kadar sürer. O yüzden, en çarpıcı örnekler üzerinden size Samsun’u anlatacağım.
Malum, bu iktidar bir bütünşehir yasası çıkardı. Bu yasa ne getirdi? Kırsal mahallelere büyükşehir için oy kullanma hakkı. Bunun karşılığında da büyükşehir belediyeleri hizmetlerini kırsala kadar ulaştıracaktı. Peki, öyle oldu mu? Hayır. Fotoğraf burada. Az sonra anlatacaklarım ve Samsun hikâyesi bu fotoğrafta gizli: Yakakent ilçemizin Karaaba Mahallesi. Büyükşehir bu mahallede evlere su bağlamadığı için vatandaşlarımız evlerine eşekle su taşıyor. Eşeği olan, şanslı tabii. Eşeği olmayan, evine suyu el arabasıyla taşıyor. On yıldır çalmadıkları kapı kalmadı ama muhatap bulamadılar. Zaten muhatap bulsalardı sorun şu Meclisin kürsüsüne gelmezdi. Bu sorunun buraya kadar gelmesine sebep olan herkes utansın. Şu suyu taşıyan eşekler görevini yerine getiriyor lakin gerisini burada söylemeyeyim.
Suyla başladık, suyla devam edelim. Samsun’un bir tarafında eşekle su taşınıyor, bir tarafında ise her yağmur sonrası sel yaşanıyor. Sezonun ilk selini geçen hafta yaşadık. Terme, Salıpazarı, Çarşamba, Ayvacık yağmuru gördü, yine ortalık sele gitti. Bu iktidar yüzünden seller artık bizim kaderimiz oldu çünkü sel ve taşkın önleme projeleri rafta kaldı, başlayan inşaatlar kaplumbağa hızında kaldı. Mesela “Salıpazarı Barajı” diye bir projesi var bu iktidarın; Salıpazarı, Terme ve Çarşamba ilçelerimizdeki 152 mahallemizi sellerden, taşkınlardan koruyacak olan ana proje. İhalesi 2017’de yapıldı, inşaat beş yıl sonra başladı, şimdiye kadar yüzde 20’sine ulaşılabildi. Şimdi ise harç bitti, yapı paydos, ödenek tükendi. Gerçi Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Sayın Mehmet Muş açıklama yapmış, ek ödenek çıkarılacakmış. 2017 yılında bu barajın ihalesine çıkılırken hesaplanan maliyet 150 milyon lira, bugün ise 1 milyar 142 milyon liraya mal olacak. Yedi yıllık sorumsuzluğun bedeli tam 1 milyar lira. Bu süre zarfında yaşadığımız sellerde yitirdiğimiz canlar, sellerin hasada verdiği zararlar, kayıplar da cabası. 1 milyar liranın üzerine koyun koyabildiğiniz kadarını, har vurup harman savurduğunuz milyarlar Samsun’a bir kuruşluk fayda sağlamıyorsa, vatandaşımız evine eşekle su taşımak zorunda kalıyorsa, yağan her yağmurda sel korkusu, can korkusu, mal korkusu yaşıyorsa; verimli tarım arazilerini parsel parsel imara, sanayiye açıp buna karşın ne kent gelişim planı ne de altyapı yatırımı yapılmıyorsa, yağmur suyunu denize ulaştırmayı beceremeyip kanalizasyon denize dökülüyorsa, ulaşım planı yoksa, trafik felç durumdaysa Samsun bu iktidardan, bu yönetim anlayışından ne hayır görmüştür, siz düşünün. Bu kadar sorunun çözümüne harcanmayan ama Samsun için harcandığı söylenen para 73 milyar lira, kimin filosunu coşturdu, kimin silosunu doldurdu? Esas soru budur.
Değerli milletvekilleri, marifet, şehirleri yaşanabilir kılmaktır; marifet, milletten vergi olarak toplanan paraları yine halkın refahı için; sağlıklı, güvenli yaşam alanı ve kentler oluşturabilmek için kullanmaktır.
Son olarak, fındık üreticimizin haklı feryadını, bu kürsü aracılığıyla iktidara ulaştırmak istiyorum. Hafta sonu Terme’de fındık üreticilerimizle bir araya geldik, hepsi endişeli, fındığın fiyatı konusunda yine manipülasyon kokuları yayılmaya başladı. “Emeklerimiz yine heba olacak mı?” diyorlar. “İktidar yine, kartele mi çalışacak?” diyorlar. “Üretim maliyetlerindeki artış göz önünde bulundurulmadan bir fiyat belirlenmeli.” diyorlar. Üreticimiz “kahverengi kokarca” adlı zararlıyla mücadele konusunda da kaderine terk edilmiş “Başının çaresine bak.” denilmiş. Üreticilerimizle bir araya geldiğimizde fındık bahçesinde kendi gözlerimizle gördük, her taraf bu böcek ve larvalarıyla dolu. Bu kadar zorluğa rağmen üretmeye, ülkemize gelir kazandırmaya ve kendi karnını doyurmaya çalışan fındık üreticimizin haklı talepleri ve beklentisi karşılanmalıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.”