Cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, Trabzon’da iftar programında konuştu:
– “Adalet duygusunu büyütmemiz lazım. Adalet duygusunu büyütmediğimiz andan itibaren sorun yaşamaya başlarız çünkü kainat adalet üzerine inşa edilmiştir”
– “Yoksulluğun sömürülmediği, siyasete malzeme edilmediği bir düzeni inşa etmek zorundayız”
TRABZON (AA) – Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Adalet duygusunu büyütmemiz lazım. Adalet duygusunu büyütmediğimiz andan itibaren sorun yaşamaya başlarız çünkü kainat adalet üzerine inşa edilmiştir.” dedi.
Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu, Trabzon'da bir otelde sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen “İftar Buluşması”nda, ramazanın manevi duyguların zenginleştiği, duaların kabul olması için yüce Yaradan'a dua edilen bir ay olduğunu söyledi.
Allah'ın kitabında “Aklınızı kullanmıyor musunuz?” dediğini belirten Kılıçdaroğlu, “Yüce Yaradan'ın bize verdiği en önemli hazine akıldır. Aklın kullanıldığı yerde pek çok gelişmeye imza atabiliriz. Aklın kullanıldığı yerde adalet, bereket, üretim, dostluk, kucaklaşma olur, dolayısıyla aklımızı iyilikten yana kullandığımızda bütün sorunlarımızı aşarız.” diye konuştu.
“Adalet duygusunu büyütmemiz lazım. Adalet duygusunu büyütmediğimiz andan itibaren sorun yaşamaya başlarız çünkü kainat adalet üzerine inşa edilmiştir.” ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, devletin dilinin adalet olduğunu kaydetti.
Kılıçdaroğlu, yeni bir sürece ve yeni bir başlangıca ihtiyaç olduğunu ifade ederek, şu değerlendirmede bulundu:
“Kavgadan uzak bir başlangıca ihtiyacımız var. Huzur içinde yaşamak, büyümek, kalkınmak istiyoruz. Gencecik evlatlarımız geleceklerini yurt dışında değil, kendi ülkelerinde çalışarak, üreterek, kazanarak ve huzur içinde yaşayarak kendi ülkelerinde kalmalılar ve onun yolunu, yordamını bulmalıyız. Bizim evlatlarımız geleceği yurt dışında arıyorsa, her birimizin oturup düşünmesi lazım, sadece benim değil.”
Kılıçdaroğlu, Karadeniz Bölgesi'nin stratejik ürünleri çay ve fındığa ilişkin, stratejik ürünün bölge açısından öneminin bilinmesi ve bunun gelecek planlarının yapılması gerektiğini söyledi.
Parlamentoda 1971 yılında Uluslararası Çalışma Örgütü'nün 102 sayılı sözleşmesinin kabul edildiğine değinen Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“1971 yılından itibaren biz 9 sigorta dalını Türkiye'de uygulamayı taahhüt etmişiz. Hastalık sigortası, emeklilik sigortası, yaşlılık sigortası, işsizlik sigortası, iş kazası, meslek hastalığı. Dokuzuncu sigorta dalı aile destekleri sigortası yani hiçbir çocuğun yatağa aç girmeyeceği bir sigorta dalı. Ailelerin temel gelire kavuşması için getirilen bir sigorta, bunu taahhüt etmişiz 1971'de. Hangi yıldayız? 2023. Kaç yıl geçmiş? 52. Ne diyordu yüce Yaradan, 'Aklınızı kullanmıyor musunuz?' 52 yıldır niye çıkmıyor bu kanun? Sebebini söyleyeyim, 'Ben sana şunu vereceğim, sen bana oyunu ver.' Yoksulluğun istismarıdır bu, yoksulluk istismar edilecek bir alan değil. Ne diyoruz, 'Sağ elin verdiğini, sol el görmeyecek.' Aile destekleri sigortasının felsefesinde de bu yatar, kimsenin fakirliği, fukaralığı afişe edilmeden, sosyal devlet o aileye düzenli belli bir aylık bağlar ve mesele biter. Yoksulluğun sömürülmediği, siyasete malzeme edilmediği bir düzeni inşa etmek zorundayız. Bunu inşa etmezseniz olmaz.”
Kılıçdaroğlu, ölenleri saygıyla anmak ve zor günlerde kucaklaşmak gerektiğini, helalleşmenin de toplumun ferasetlerinden olduğunu belirterek, “Depremi yaşadık, Türkiye'nin kalbi orada attı. Ben gittiğimde Sayın İmamoğlu Hatay'daydı, Mansur Yavaş Kahramanmaraş'taydı. Her bir büyükşehir belediye başkanımız ayrı bir yerdeydi ve oranın koordinasyonunu yapıyordu. Hiç ayırmadık hangi partiden, nereden, nedir, ne değildir diye. Sıkıntıya düşen bizim vatandaşımız ve başımızın üstünde yeri var ve bütün imkanlarımızı seferber etmek zorundaydık ve biz bunu da yaptık. Bugün rahmetli Alparslan Türkeş'in ölüm yıl dönümü, bu vesileyle onu da rahmetle anmış olalım, ona da saygılarımızı iletelim.” diye konuştu.
– “Aykırı düşünmek kadar değerli bir şey yoktur”
Kemal Kılıçdaroğlu, 21. yüzyılın, bilim ekonomisinin yüzyılı olduğunu ifade ederek, bilgiyi üreten ve metaya dönüştüren devletlerin dünyada söz sahibi olduğunu aktardı.
Bilginin üniversitelerde üretileceğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmede bulundu:
“O nedenle üniversiteler her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı kurumlardır. En aykırı düşüncelerin tartışıldığı ve değer bulduğu kurumlardır üniversiteler. Bizde aykırı düşündü mü hemen 'tu kaka' ederiz, döneriz atarız. Oysa aykırı düşünmek kadar değerli bir şey yoktur. Aklı kullanmak, bilgi sahibi olmak, bilgiyi büyütmek yüce Yaradan'ın mucizelerini keşfetmek demektir. Bilgiye, bilim insanlarına değer vermek lazım. 'Alimin mürekkebi, şehidin kanından değerlidir.' der yüce Peygamberimiz. Dolayısıyla alim değerlidir, bilgi değerlidir. İslam coğrafyasında da İslamiyet'in gelişinden itibaren de bilgide çığır açanlarda İslam alimleridir. Ama daha sonra maalesef biz bunların hepsini göz ardı ettik. Oysa bilgi kadar değerli bir şey yoktur. Keşke hepimiz bilgi sahibi olsak, erdem sahibi olsak, düşünebilsek. Alim alimliğini bilmeli ama alim baskı altında kalmamalı. Ne deniyor, 'Sultanın sofrasına oturan alimin fetvasına itibar edilmez.' Dolayısıyla her birimiz bu çerçevede hareket etmeliyiz.”
– “Devlet yönetimi sıradan bir olay değildir”
Kılıçdaroğlu, yüksek yetenek inşası kavramına dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Bu kavramı belki hiç duymadınız. Bir toplumu ileriye götüren, o toplumun yüzde 2'lik üstün zekalı insanlarıdır. Bu insanlara devlet böyle elle sarılır, 'Aman bunlar bizde kalsınlar. Bir yere gitmesinler.' diye. Amerika'ya gittim MIT'ye, yazıldı çizildi eyvallah, 'Efendim gitti icazet almaya.', Hayır efendim, dünyanın bir numaralı teknoloji üniversitesine gittim ve orada çalışan hocalar neler yapıyorlar acaba, bu hocalar bizim ülkemize gelebilirler mi, biz bunları getirebilir miyiz, teknolojide atılım yapabilir miyiz, Türkiye teknolojide yeni bir çağ yakalayabilir mi? Bunun için gittim. İngiltere'ye gittim yine aynı şekilde, bir üniversitenin rektörü bana şunu söyledi, 'Biz iki şey arıyoruz, bütün dünyada.' 'Nedir hocam?' 'Bir, dünyanın en zeki adamları nerede, onu İngiltere'ye getirelim. İki, onun yaptığı buluşu metaya dönüştürecek parayı, fonu nereden bulacağız?' diye. Bizim de üstün zekalı çocuklarımız yurt dışına gidiyor.”
Devlette liyakatin önemli olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, “Devlet yönetimi sıradan bir olay değildir. Devlette beka esastır ve devlet kendi kurumlarını özel olarak da kültürünü oluşturmak zorundadır ve bu kültür oluştuğu andan itibaren devlette liyakat kendiliğinden oturur.” dedi.
Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bilim insanlarını üniversitelerden atmayalım aykırı düşündü diye, farklı düşündü diye. Bilim kadar değerli bir şey yok. Ne diyor Yunus, koca Yunus, 'İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir, sen kendini bilmezsen ya bu nice okumaktır.' Bilgiyi bu kadar önemseyen, 'İlim Çin'de bile olsa gidin, öğrenin.' diyen sevgili Peygamberimiz. 'Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum.' diyen Hazreti Ali. Adaleti en başta bütün yönetiminin ilkesi olarak ortaya koyan Hazreti Ömer, 'Dicle'nin kenarında eğer bir koyun kaybolursa sorumlusu benim.' diyecek kadar geniş yürekli olan bir kişi. Dolayısıyla baktığınız zaman alçak gönüllü ve geniş yürekli birisi, devlet yönetimi odur, devleti böyle yönetmek lazım. Alçak gönüllükle mütevazilikle yönetmek lazım. Devlet benim devletim değildir, hepimizin devletidir ve hepimizin devleti, hepimizin gölgesi demektir o zaman. Kimsenin aç ve açıkta kalmadığı, herkesin karnının doyduğu, barış, huzur rüzgarlarının estiği bir devlet.”
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ise “Memleketimiz adına, şehrimiz adına yeni dönemin çok özel bir dönem olacağını, kalkınmadan hukuka, adalete, eğitimden ekonomiye, tarımdan insanca yaşama varıncaya kadar çok özel bir dönem olacağını biliyorum.” diye konuştu.
Muhabir: Ferhat Demircan