Üsküdar Üniversitesi’nden “darüşşifalar” paneli
– Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan:
– “İslam’ın kadim bilgilerini tüm dünyayla paylaşacak yollar bulmalı, bilgiyi bu yollarla taşımalıyız. Bunu dert edinmek, heyecanını yaşamak gerekiyor”
İSTANBUL (AA) – Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “İslam’ın kadim bilgilerini tüm dünyayla paylaşacak yollar bulmalı, bilgiyi bu yollarla taşımalıyız. Bunu dert edinmek, heyecanını yaşamak gerekiyor.” ifadelerini kullandı.
Üsküdar Üniversitesi'nden yapılan açıklamaya göre, üniversite ve Darüşşifa Vakfı ortaklığında, İstanbul Valiliği himayelerinde düzenlenen “Kadim Medeniyetimizde Hekimlik Sanatı ve Anadolu Darüşşifaları” başlıklı panel Türkiye Darüşşifa Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Tarık Eren Yılmaz moderatörlüğünde Nermin Tarhan Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi.
İstanbul Vali Yardımcısı Niyazi Erten’in açılış konuşmalarıyla başlayan panelde, Stanford Üniversitesi Tıp Fakültesi Müslüman Akıl Sağlığı ve İslam Psikoloji Laboratuvarı Direktörü Doç. Dr. Rania Awaad, Üsküdar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nevzat Tarhan da konuştu.
Panelin ardından Nevzat Tarhan ve Türkiye Darüşşifa Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Doç. Dr. Tarık Eren Yılmaz arasında iş birliği protokolü imzalandı. Program kapsamında katılımcılar “Dünya İslam Medeniyeti: Anadolu Darüşşifaları” sergisini de gezdi.
Açıklamada panelde yaptığı konuşmasına yer verilen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, dünya tıp tarihinin geçmişi ve gelecek arasında bir köprü kurması açısından düzenlenen panelin önemini vurguladı.
Tarhan, insanların Anadolu irfanına ve İslam bilgeliğine çok ihtiyacı olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Günümüzde maddi refah yükseldi ama manevi refah düştü. Bunun her türlü kötü sonucunu görmeye başladık. Batı medeniyeti önce hasta ediyor, sonra tedavi etmeye çalışıyor. Romalıların taş yolları inşa etmesi gibi internet sayesinde bilgi yolları inşa etmemiz gerekiyor. Böylece hakikatleri hızlıca tüm dünyaya ulaştırabiliriz. Tembellikten kurtularak İslam’ın kadim bilgilerini tüm dünyayla paylaşacak yollar bulmalı, bilgiyi bu yollarla taşımalıyız. Bunu dert edinmek gerekiyor, heyecanını yaşamak gerekiyor.”
Tarhan, Hristiyan dünyasının tedaviye önem verdiğini ama bunu yaparken bedeni ihmal edip, veba gibi hastalıklarının yayılmasına neden olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
“O dönemde vebalı hastaların içine şeytan girdi diye yakıldığını bile biliyoruz. Ama Anadolu’daki Darüşşifalar ruh sağlığı bozuk olan kişilere insani bir yaklaşımla, tamamen doğal tedavilerle sağlık hizmet sunuyorlar. Mesela Hz. Muhammed’in ‘Ölümden başka her şey yalan’ sözü o dönemde tıp dünyasında önemli bir motivasyon yaratıyor. İslam dünyasında aromaterapi çok kullanılan bir tedavi yöntemi.
Akıl hastalığı tedavisi için Bimarhane olarak bilinen hastanelerde modern tedavinin öncülüğünü atalarımız yapıyorlar. El Razi o günün şartlarında 840’lı yıllarda deneysel tıp ve gözleme önem veren bilgiler paylaşıyor, bunları kitaplarına taşıyor. Şerafettin Sabuncuoğlu İstanbul’daki veba salgınında ‘İyi ye, iyi uyu, uzaktan selam ver’ tavsiyelerini veriyor ve bugünkü dezenfektanın atası sirke ile ellerini yıkıyor. Bunlar çok kadim bilgiler.”
Değişimin gerekli olduğunu vurgulayan Tarhan, İslam'ın mistik yönüne odaklanan bir inanç ve felsefe sisteminden şaşmadan, bilim ve bilgelikle yenilenmenin gerekli olduğunu ifade etti.
– “Darüşşifalarda tedavi için bütün duyulara hitap edildiğini görebilirsiniz”
Doç. Dr. Rania Awaad da Stanford Üniversitesinde yer alan dünyadaki ilk İslami psikoloji laboratuvarında Müslümanların zihin sağlığına odaklandıklarını ve İslamiyet geleneğini modern tıp ile birleştirerek köprüler kurduklarını belirtti.
Darüşşifalarda ruh sağlığı hastalıklarının bütüncül bir bakış açısıyla ele alındığını aktaran Awaad, şunları kaydetti:
“Hangi medeniyet olursa olsun farklı hastane tipleri var. İslam medeniyeti şifahanelerinin ise çok özel bir farkı var, bilhassa zihin sağlığına iyi davranmak üzerine kurgulanmış. Kur’an-ı Kerim’deki zihin sağlığından bahsedilen bölümleri de düşünürsek, buralarda hastalara çok önem verildiğini söyleyebiliriz.
Çünkü ilmi ve Kur’an’dan alınan bilgileri harmanlıyorlar. Bu şifa merkezlerinden öğreneceğimiz çok şey var. Örneğin açık avlu düzeni, girişlerinde yer alan çeşmelerin yarattığı su sesi adeta müzik terapinin bir örneği. Günümüzde sağlık sistemi daha çok farmakolojiye odaklanıyor ama Darüşşifalarda bütün duyularınıza hitap edildiğini görüyorsunuz.”
Muhabir: Cevat Kışlalı